AKLAYICILAR KONGRESİ - BEN NASIL GÖRDÜM?
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, geçen sezondan bu yana Aklayıcılar Kongresi'ni sahneliyor. Bir üniversite topluluğu olarak entelektüellerin sorumluluğunu sorgulayan bu oyunu sergilemek hem biraz özeleştiri barındırıyor hem de bireysel bir doğruluk çabası aşılıyor. Çin'de yaşanan krize çözüm sunmayan ama süslü konuşmaları ile güven veren aklayıcıların hikâyesi ile bilgelerimizi tartıyoruz. Doğruların amaçlarla çeliştiği, gerçeklerin soru işaretleriyle üstünün kapandığı bir Çin izliyoruz.
Oyun, Çin İmparatorluğu’nun pamuk fazlalığından yakınması ile başlar. Hâlihazırda
savaşa fon ayırmakta olan yönetim, pamuğun üretimdeki verimi sebebiyle
ucuzlamasından sıkıntı duyar. Düşünüp taşınıp yapılması gerekenin pamukları
depolarda saklamak olduğuna karar verirler. Bu kararla beraber pamuk fiyatları
eski halinden bile daha yüksek hale gelir. Öyle ki halk için pamuklu kıyafet
sahibi olmak büyük bir lüks olur. Gittikçe pamuk ile yolları ayrı düşen halk,
üretiminde sıkıntı olmayan pamuğa ne olduğunu sorgulamaya başlar. "Pamuk
nerede?" seslerinin yükselmesiyle imparatorluk için bir cevap bulmak şart
haline gelir ve devreye entelektüeller girer. Nam-ı değer Tuiler, Çin halkının
okumuş, bilge çözüm üreticileridir. Düzenlenecek aklayıcılar kongresiyle
imparatorluk, Tuilerden "Pamuk nerede?" sorusuna verilmesi gereken en iyi cevabı ister.
Şüphesiz, özellikle Nazi Almanyasını gören yazarçizerlerde entelektüellere
karşı büyük bir düş kırıklığı vardır. Daha önce bahsettiğim, Eugene Ionesco'nun
Gergedanlar'ında gördüğümüz büyük bir yanlışa ilk olarak koşan entelektüeller,
Brecht'in Aklayıcılar Kongresi'nde de çabaları ile yerden yere vurulur.
Brecht'in Tuiler üzerindeki temel eleştirisi, yapılanlara açtıkları alanlardır.
Onlar, kelimeleri yanlışları bulanıklaştırmak için kullanır, aldıkları para
kararınca aynı yanlışlara mazeret üretirler. Halkın kurtarıcı inancına karşın aklayıcı
olurlar. Oyunun metni, Tuilerin insancıl konuşmalarına karşın kitleleri önemsemeyen
davranışlarını açığa vurur. Çin’in aydınları Tui okullarından gelmedir. Tui okullarında
ise iyi yalan söylemek gibi yetenekler(!) kazandırılarak faydacı entelektüeller yetiştirilir. Öyle ki Tuiler, şiddeti dahi sindirirler. Brecht’in şiddetin
kullanılışına yaptığı eleştiri etkileyicidir. Oyunda şiddeti çözüm olarak gören
karakterimiz, oyun başı itibariyle cehaleti ve hırsları ile tanıtılır. Bu yönüyle
şiddet uygulayıcısını aşağılayan/küçümseyen bir hava oluşturulur. Ki bu da
Aklayıcılar Kongresi’nin en güzel özelliklerinden biri. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, kendini geleceğin
entelektüelleri olarak tanımlayan birçok insana sesleniyor. Hal böyleyken
entelektüelleri masaya yatırmak çok daha manidar. Ekip, kalabalık ve genç yapısıyla
Aklayıcılar Kongresi gibi kişilerin ikiliğini yansıtan bir oyunu mizahla
harmanlayarak sergiliyor.
Bu oyundan ne kazandım? Bilgi, sahibini değerli hale getirdiği gibi yüce de
bir sorumluluğun altına sokar. Bu sorumluluk, salt bir kişinin çıkarını aşar,
kitlelere karşıdır. Bilgelerin kıymetliliği de bu yükü anlamasına/kabullenmesine
dayanır. Aklayıcılar Kongresi, kendisinin ötesini görmeyen insanları yererken
gerçeği arayanların da değerini ortaya koyar. Bir felaketin içinde sığındığımız
o insanların doğruluğuna ihtiyacımız var. Bilgisine güvendiğimiz insanların
vicdanına da güvendiğimiz günler olsun!
İçten
gelen not: Mozaik – Külliyat albümü
Yorumlar
Yorum Gönderme