ŞATONUN ALTINDA - BEN NASIL GÖRDÜM?
Büyük Neptün'ün tüm okyanusları bir
araya gelse yeter mi ellerimi temizlemeye?
-Macbeth
“Kendini boşuna harcamış olur insan, dilediğine erer de sevinç duymazsa. Yıktığın
hayat kendininki olsun daha iyi, yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.”
der Macbeth. Yaptıklarının altında ezilip, içine düştüğü karanlığı anlatır
bize. Macbeth, çok kan döker çok mücadele verir ama ne öldürdüğü iyi insanlar geri gelebilir ne de
istediğine ulaşabilir. İşte böyle, kazananın olmadığı bir kavgayı alay ederek anlatmak olup bitenin
anlamsızlığını koyar ortaya. Bugün Fiziksel Tiyatro Araştırmaları, yükseliş sevdasının
insanı ve insanlığı tüketme gücünü göstermek için sahnede. Bugün, “Şatonun Altında”n
Macbeth’in tiradları yükseliyor.
Çok bilinen ve fazlasıyla denenen bir oyunu farklı bir tarafından tutup
yepyeni bir şey sunmak çok zordur elbette. Şatonun Altında, bunu başarmış
olmanın haklı gururunu taşıyor. İnsan
olmaya yabancılaşmış iki kadın üzerinden Macbeth’in başına gelenleri
dinliyoruz. Öncelikle Fiziksel Tiyatro Araştırmaları hakkında konuşmak gerek. Ekibin yaratıcı
tiyatro anlayışının temelinde Jacques
Lecoq’un felsefesi yatıyor. Jacques
Lecoq, çağdaş tiyatronun önemli isimlerinden biri. Yazdığı Le Corps Poetique -Şiirsel
Beden- kitabı ve açtığı tiyatro okulu ile tiyatroda metnin önüne fiziksel
hareketi koyuyor. Maskelere ve maddelere yeni boyutlar kazandırmayı amaçlayan
bu felsefe, yaratıcılığı önem sırasında başa koymuş. Jacques Lecoq, açtığı tiyatro okulunda
öğrencilerinin genelde siyasi problemleri işlemek istediğini ama bunu yaptıklarında
tekrara düştüklerini ya da propagandaya dönüştüğünü fark ediyor. Bunun üzerine
buffoon tekniğini geliştiriyor. Buffoon tekniği, normal hayatın içinde bize
kaygı ve üzüntü veren şeylerin bir zıtlıkla yani alayla anlatılıyor olması.
Şatonun Altında da bu teknik ile hazırlanmış. Macbeth’i anlatan iki kadın
yaşanan acıyla ve dökülen kanla dalga geçiyorlar. Peki, bu tekniğin büyüsü
nerede? Şöyle ki, normal hayatta üzüldüğünüz bir şeye tiyatroda üzülmek
bildiğiniz bir şeyi hatırlamak gibi, fakat o şeye gülmek çarpıcı. Bu çarpıcılık
“Aslında tüm bunlar ne kadar anlamsız!” dedirtiyor. Yani Şatonun Altında, hem
izlemesi fazlasıyla zevk veren hem de Macbeth’in verdiği kavganın anlamsızlığını
ortaya koyan taze bir oyun.
Oyuna, sizin varlığınızı kabul eden bir tema seçilmiş. Yani doğrudan
seyirciye anlatılıyor hikaye. Hatta kimi zaman yanınıza gelip bir soru bile
soruyorlar size. Basit materyallerin güçlü kullanıldığını görüyoruz. Macbeth’in
döktüğü tüm kanlar oyunda yoğun bir kırmızılıkla vurgulanmış. Şatonun
Altında’nın temel amacı tiyatro yapmak. Oyunculuğun fazlasıyla önde olduğu
oyunda, metin yan figür olarak hissettiriyor kendini. Bu nedenle, oyuncuların
da fazlasıyla haz aldığını hissediyorsunuz. Abartılı karakter canlandırmaları
ve abartının altında yatan özgün eleştiri şekli ile hatırlanacak bir oyun.
Ayrıca herkesin aşina olduğu Macbeth’in efsaneleşen tiradlarını ciddiyetsiz bir ortamda, kuru sözler
olarak duymak başka bir bakış açısı kazandırıyor insana. Sanat, geliştirilmeye
aç ve açıktır. Fiziksel Tiyatro Araştırmaları bu açlığı doyurmayı başarıyor.
Bu oyundan ne kazandım? Her zaman geçip gittiğiniz bir yol, size farklı
şeyler sunmaya hazır. Bir şeylere daha geniş açıdan bakmak sizi bambaşka bir
sonuca da ulaştırıyor üstelik. Yürümeyi öğrendiğimiz
gibi yaratıcı olmayı da öğrenmek mümkün. Üretebileceğimiz, sanat ve bilim
adına yapabileceğimiz çok şey var. Bunu yapabilen bir ekip izlemek bu inancı
güçlendiriyor. Başkalarına bu inancı verecek şeyler ürettiğimiz günler olsun!
İçten gelen not: Billie Marten - Milk&Honey
Jacques Lecoq’un
felsefesini merak edenler için:
Yorumlar
Yorum Gönderme