KOZALAR - BEN NASIL GÖRDÜM?
Ayşenil Şamlıoğlu’nun Didem Boy’a verdiği söyleşide
“Kozaların konusu nedir?” sorusuna cevabı:
En kestirme ifadesi; “Kurduğum güvenlikli ortamdan çıkmadan yaşar, hiçbir şeye karışmazsam benim başıma hiçbir şey gelmez. Eğer birilerinin başı derde giriyorsa bir şeylere karıştıkları içindir” diye düşünenleri konu alıyor. (Söyleşinin tamamına tiyatrodergisi.com.tr adlı internet penceresinden ulaşabilirsiniz)
En kestirme ifadesi; “Kurduğum güvenlikli ortamdan çıkmadan yaşar, hiçbir şeye karışmazsam benim başıma hiçbir şey gelmez. Eğer birilerinin başı derde giriyorsa bir şeylere karıştıkları içindir” diye düşünenleri konu alıyor. (Söyleşinin tamamına tiyatrodergisi.com.tr adlı internet penceresinden ulaşabilirsiniz)
"...Evinde sakin sakin
oturan biri olabilirsiniz, tersini gösteren örneklere rağmen, en azından sizin
durumunuzda her şeyin iyi çözümleneceğine eminsinizdir, oysa birden, sizi
korkutan kişilerden oluşan bir güruhun uluyarak size doğru geldiğini
görürsünüz."-Körlük, José Saramago.
İnsanın insana zarar verdiği gerçeğini anlatmak
zordur. Herkes için kabullenmesi kolay bir şey de değildir. İnsan bir şekilde
bunun kendine, sevdiklerine olmayacağına inanmak istiyor ve tabii ki de olanlara daha az
üzülmek. Tam da bu süreçte beynimiz bizi güvende olduğumuza, bunu yaşayanların
o kadar da suçsuz olmadığına inandırmaya çalışıyor. Çatışmada bir genç öldü
haberi üzerine Esra Dermancıoğlu’nun canlandırdığı karakterin söylediği gibi
onlar da çatışmayıverseymiş canım! Öyle mi peki? Hadi beyniniz kandırdı sizi,
hiç gerçeklere değmeden yaşayabilir misiniz?
Sahnede içinde bir şeyleri çözümlendirdiğine inanan bir
kadın Esra Dermancıoğlu, fazlasıyla kırılgan bir kadın Binnur Kaya ve dişiliği
ile göze çarpan bir kadın Demet Evgar var. Oyun onlara zarar
vermeyeceklerine inandıkları gerçeklerden kaçışları ile başlıyor. Ve ardından
dinlemeye başlıyoruz kozalarının içindeki benliklerini. O kadar kalın bir
örtünün altındalar ki bir sorunu tartışırken en son problem olarak göreceğiniz
noktasına dertleniyorlar. O noktaya ulaşınca zaten sorun da kendi büyüklüğünü
kaybetmiş oluyor. Yapılan makyajlara ve agnostik havaya rağmen ismini dahi
bilmediğimiz bu üç kadın çok tanıdık geliyor. Oyunun bana göre görülmeye
değer yanı güldüğünüz bir bakış açısına bir yandan dehşetle acıma hissi veriyor olması. Şiddeti
bilen ve gören bir dünyada kendimizi güvende hissetmek için bencilleştiğimiz
gerçeğini gösteriyor. Binnur Kaya kocaları çalan kadınların varlığına “Neden
benimkini çalıyorlar canım? Başkalarının kocalarını çalsınlar!” diye isyan
ediyor. Neden çalıyorlar değil neden benimki. Oyun bize "Bu bencillik işe
yarıyor mu?" sorusunun cevabını gösteriyor. Elbette sahnede bu üç oyuncuyu görmek ve teatral bir
gösteri izlemek çok keyifli. Oyunun diyaloglarının biraz daha fazla analiz
yapmamızı sağlamasını isterdim. O kadar güzel bir fikir var ki ortada bunu daha
iyi değerlendirebileceklerini düşündüm. Tek perde -1 saat- olan Kozalar
bittiğinde sahnedeki bu üç güzel oyuncuyu biraz daha fazla izlemek istiyordum
açıkçası.
Bu oyundan ne kazandım?
Görmediğimiz iplerle sen, ben ve biz birbirimize bağlıyız. Ördüğün kozalar,
görmezden geldiğin çaresizlikler bir gün bu döngünün içine düşeceğin
gerçeğinden kurtarmıyor seni. Başkasını gözün görmeyecek kadar sadece kendimizi
korumaya almamızı gerektirecek kadar karanlık mı günler? Sonuç şu ki karanlıksa
bile ancak beraberken aydınlığı görebiliriz. Kozalarımıza saklanmadığımız
günler olsun!
İçten gelen not: Bir küçük aydınlık şarkı Coldplay- Don't Panic
Yorumlar
Yorum Gönderme