BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ - BEN NASIL GÖRDÜM?
![]() |
Bizleri deli eden ya da delileri bizden ayıran şey ne?
Kafanızdan geçen tüm düşünceleri, inançları ve hayalleri sesli söyleseydiniz
muhtemelen size deli diyeceklerdi. Kendinizi inanmak istediklerinize teslim
etseydiniz muhtemelen delirecektiniz. Bugün sahnede bir adamın kayıp gidişini,
teslim oluşunu ve bunun için cezalandırılışını izledim. Ve kendime şunu sordum:
İnanmak istediklerini ona verseydik onu aramızda yaşatabilir miydik?
İnsanların bir iç dinamiği vardır. Olmayacak bir şey
isteyen ve onu durduran iki güç. Genco Erkal oyuna aklından geçenleri ortaya
atarak başlıyor. Fark ediyoruz ki bu iki güç büyük bir çatışma içinde. Ne zaman
arzularına dalıp gitse karakterimizin rasyonel tarafı kızıyor ona. Tamam diyor,
tamam sustum. Gerçek dışı şeyler insanda iki etki bırakır: Gülmek ve korkmak.
Oyuna gülerek başlıyorsunuz. Karşınızda köpeğin yazdığı mektupları okuyan bir
deli var. Gülüyorsunuz. Sonra acizliği hissediyorsunuz. Beyninizden geçen her
şeyi düşünün, kendi içinizde kendinize karşı verdiğiniz mücadeleyi düşünün.
Şimdi bu sözlerin bir tiyatro salonunda yankılandığını. Her ne kadar kimisine
bu deli adam uzak gelse de benim için sakladığımız bir tarafımızın abartılı
hali gibiydi. Bizim kabul ettiğimiz normları kabul edemeyen –reddeden değil-
bir adam. Oyunun bana göre en önemli noktası ise normalin dışındaki her
şeyi yok etme çabamızı yansıtmasıydı. Zavallı bir adam vardı sahnede neden
bağlandığını, neden dövüldüğünü, kim olduğunu ve deliliğin istenilmeyen bir şey
olduğunu bilmeyen bir adam. “İnsanların dünyasından kovdular beni” dedi ağlayarak
annesine. Doğru söylüyordu kovulmuştu çünkü gerçek dışı düşünceleri diğer
insanları artık korkutuyordu. Sahnede her ışık söndüğünde bir beste
dinliyorduk. Işık her yandığında biraz daha kaybolan bir Genco Erkal
izliyorduk. Bestelerin giderek bulanıklaşması, kontrolden çıkması ve
durgunluğunu yitirmesi oyunu daha da özel hale getiriyordu. Bir Delinin Hatıra
Defteri sona yaklaşırken Genco Erkal’ın selam vereceği anı sabırsızlıkla
bekledim çünkü onun acı çekmeyen yüzünü, canlandırdığı karakterden sıyrıldığı
anı görmeyi dileyecek kadar etkilendim.
Bu oyundan ne kazandım? Başka şeylere inanan, bu
kurduğumuz düzen içinde aidiyet hissedemeyen -sadece bir “deli” tanımlaması
üzerinden değil- nice insan kovulmayı değil sarıp sarmalanmayı bekliyor. Bir
“deli” ne olursa olsun bembeyaz bir odanın içinde hapsedilince değil sizin
yaptığınız çay ile ısınıyor. Ne kadar birbirimize benzersek değil ne kadar
farklı kalırsak başarırız. Ötekileştir-ilmediğimiz günler olsun!
Thanks in favor of sharing such a pleasant thinking, piece of writing is fastidious, thats why i have read it fully fb login facebook
YanıtlayınSil