THE DEEP BLUE SEA - BEN NASIL GÖRDÜM?
“Yaşamam için bana küçüğünden bir parça ekmek uzattı. Yalnızca yaşamam için.” Sabah kalkıyor, ilk iş suratına suyu boca ediyor. Kahvaltısını yapıyor, işe gitmesi gerektiğini, işte yapacakları olduğunu biliyor. Ödemesi gereken bir kirası, faturaları, kardeşinin doğacak çocuğu için alması gereken hediyesi var. Yapması gereken şeyler var. Yapıyor da. Her günü olması gereken yerlerde, yapması gerekenleri yaparak geçiyor. Şikâyet etmeden, burnundan solumadan ve kendine azap çektirmeden gözünü açtığı her yeni günde böyle yaşamaya devam edecek, biliyor. Çünkü umudun bittiği yerde hayat başlıyor. The Deep Blue Sea, umudun ardındaki hayat tanımıyla var olmayı umuda ve kutsal bir amaca bağlamadan her gün bir ilmek daha atmaya odaklanan insanları hatırlatıyor. Üstelik, ilginç bir şekilde bu umudun ötesi denilen yer pek bir umutlu görünüyor. Neden mi? Çünkü tükenmeyen bir direnme, uğraşma ve en nihayetinde yaşama halini hayal ettiriyor. National Theatre, pandemi dönemi boyunca Yout